PEYZAJ’IN TARİHÇESİ

“Peyzaj” deyimi Alexander Von Humboldt tarafından 19. Yüzyılın başlarında, bilimsel bir coğrafya terimi olarak literatüre sokulmuştur. Peyzajı “ Bir yer yüzü parçasının total karakteridir” diye tanımlamıştır.

Rus coğrafyacıları, peyzaj kavramına inorganik ve organik öğeleri de sokarak, bunların tümünün “ peyzaj coğrafyası” olarak incelenmesi fikrini ortaya atmışlardır. Bütün kavramsal gelişmeler, ayrıntılı olarak TROLL (1971)’ de açıklanmıştır. Alman biyocoğrafyacıların öncülerinden olan TROLL peyzajı şu şekilde tanımlamıştır: “Peyzaj bir mekanın tamamı ve görülebilen bütünlüktür”. Bu düşünceler peyzajı ekolojik ilkelere dayalı, doğayı koruma ve rekreasyon ile ilgili bir anahtar deyim haline getirmiştir.

APS(Avrupa Peyzaj Sözleşmesi); peyzaj kavramına yönelik sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal yeni anlayışlar getirmektedir ve sonuçta iki önemli konu ön plana çıkmaktadır: Sözleşmede “peyzaj” iki türlü tarif edilmektedir. İlk olarak peyzaj, nesnel (objektif) bir ifade ile “yeryüzü parçası” olarak tanımlanmakta, daha sonra öznel (subjektif) bir ifade ile bu yeryüzü parçasının bütün bireylerce kavranış biçimi olarak belirtilmektedir.

AĞAÇ (TAŞIMA) TRANSPLANTASYON

Transplantasyon; bitkilerin küçük yaşta ve/veya boyda iken nakli değil, olgun yaşlarında kazanmış oldukları ölçü ve biçimleri ile mekan oluşturmada kullanılmak üzere yeni yerlerine nakledilmeleri anlamında kullanılır

Yine diğer bilim dallarında olduğu gibi burada da transplantasyon işlemi; belirli basamaklar doğrultusunda ve bir takım temel kurallar dikkate alınarak, gerekli teknik koşullar çerçevesinde yapılan bir işlemdir.

  • Ağaç transplantasyon çalışmaları da, diğer bütün peyzaj uygulamalarında olduğu gibi söküm, nakil, dikim, dikim sonrası, bakım vs. her aşamasında kontrollü bir gözetim, çok titiz ve düzenli bir uygulama ilkeleri gerektirmektedir.
  • Büyük bitkilerin özellikle ağaçların çeşitli nedenlerle başka yere taşınması bugüne kadar değişik yöntemlerle gerçekleştirilmiştir.
  • Bu ağaçlar, çıplak kök halinde, kökleri tamamen açıkta bırakan balonlar içinde, ağzı bağlı çuvalla, tel bir kafese sarılarak, kuşakla sarılı ya da mandallı aletlerle taşınmaktadır
  • Taşımadan önceki üç yıl süre içinde kök budaması yapılması geniş bir kök çemberi kazılması
  • Dikkatli sarılıp bağlama işlemi
  • Büyük ve kapsamlı aletlerle yükleyip
  • Taşıma aktarılacak bölgenin tamamen hazırlanması
  • Bakımı vs.

işlemleri dikkatle yerine getirmek ağacın yeni yerine adapte olup sağlıklı bir şekilde yaşamasını sağlar.

Transplantasyonun başarısı; bitkinin türüne, şartlarına, orijinal ve sonraki yetiştirme alanlarının özelliklerine, mevsime, gösterilen özene olduğu kadar başlı başına nakil yöntemine de bağlıdır.

  • Transplantasyon hemen hemen her çeşit bitki için yapılabilir. Ancak her bitki türünün transplantasyona gösterdiği hassasiyet farklıdır.
  • Türlerin koşullara alışması için gereken zamanda bitkilere göre birtakım değişiklikler göstermektedir.
  • Transplantasyon yapılırken, bitki seçiminde göz önünde bulundurulması gereken kriterleri 2 grupta inceleyebiliriz:

– Tür

– Yaş

Gövdeye yakın, derinde olmayan, yüzeysel köklü, lifli yapılı bitkiler genellikle, daha az lifli ve derin köklü bitkilerden daha büyük bir başarı ile nakledilebilmektedir.

Transplantasyonu en güçlü olan türler arasında ise; Ceviz ağacı ve Çam türleri sayılmaktadır.

Her tür bitkinin transplantasyonu yapılabilir.

Genç bitkilerin transplantasyonları yaşlılara oranla daha da başarılı olmaktadır.

Dikkat edilmesi gereken bir konuda yumuşak köklü ağaçlar genellikle dondurulmuş kök yumağıyla taşınmaya da dayanıklı değillerdir.

Bitkinin boyu büyüdükçe maliyet ve taşıma güçlükleri hızla artar. Büyük bitkiler, toprak değişikliklerinde, yol yapım ya da genişletilmelerinde ya da bulundukları yere büyük gelmeleri halinde transplantasyon yapılmaktadır.

Klasik Söküm Yöntemi ve Kök Yumağı Oluşturma

  • Gövde tabanından ne kadar kazılacağı hesaplandıktan sonra, toprak saat yönü doğrultusunda kazılmalıdır.
  • Geniş kök kesildikten sonra kök kabuğu bıçakla soyulmalıdır. Soyulmuş kök bölgesinin ortadan kesilmesi için budama testeresi kullanılmalıdır. Kök kabuğu bıçakla soyulduğunda kambiyum hücreleri kök sistemi geliştirirler. Küçük kökler büyük makasla kesilmelidir.

Klasik Söküm Yöntemi ve Kök Yumağı Oluşturma Çıplak Köklülerin Transplantasyonu

  • Ağaç bir vinçle özel olarak kaldırılmalı, kök ve budaklara kesinlikle hasar verilmemelidir.
  • Çukur, bir makine veya el yordamıyla şartlara uygun olarak açılır.
  • Ortaya çıkan çıplak köklerin üstü örtülür. Sis ve duman tabakasından korunmasını sağlamak için önlemler alınmalıdır. Çıplak Köklülerin Transplantasyonu
  • Toprak taşındıktan ve yerleştirildikten sonra kumlu toprak dikkatli bir şekilde üzerine örtülür.
  • Ağaçların uzun ömürlü olması için toprağın iyi olmasına ve sistemli sulanmasına dikkat edilmesi gerekir.
  • Toprak taşındıktan ve yerleştirildikten sonra kumlu toprak dikkatli bir şekilde üzerine örtülür.
  • Ağaçların uzun ömürlü olması için toprağın iyi olmasına ve sistemli sulanmasına dikkat edilmesi gerekir.

Kök yumakları, çuvallar ve kutulama

  • Ağaç toprak kümesiyle taşınırken korunması için sarılır.
  • Bu yöntem ağaç bir yeşil alandan öteki yeşil alana taşınırken kullanılır.
  • Yeterli şekilde çukur kazılmalıdır. Eğer çukur genişliği ve derinliği yeterli olmazsa ağaç ölür. Kök yumakları, çuvallar ve kutulama
  • En çok tavsiye edilen yöntem ise, kökü alabileceği en son boyuttan biraz daha küçük bırakmak için bitki etrafında bir çukur kazmaktır.
  • Kökün yarısına eşit olan arklar birinci yıl kazılır. Bunlar organik madde ve toprak karışımı ile doldurulur. Kök yumakları, çuvallar ve kutulama
  • Alternatif olarak çukur, kök yumağı boyutlarında kazılabilir ve hazırlanmış iyi toprakla bir miktar doldurulabilir veya kök yumakları toprakla beraber büyümeye teşvik edilir.
  • Sonuçta eğer yumaklar çukura göre budanmazsa dışarıdan alacağı su neticesinde büyük tehlike altına girer.

Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama

  • Bazen yaprakların dökülmesini engellemek için spreylenmeleri gerekebilir. Bu işlem taşıma sırasında dökülmeyi engeller.
  • Yaprakların türlerine göre dökülmeye engel olucu konsantrasyon özenle hazırlanmalıdır.
  • Kısa dallar budanmalı veya bağlanmalıdır. Toprak nemli olduğu zaman kök yumakları kazılmalıdır.
  • Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama
  • Kökler kök yumakları olarak naylon veya diğer materyallerle kapatılır. Kapama işleminin yapıldığı yerde iple emniyetli bir biçimde bağlanarak saklanmalıdır.
  • Bağcık yerine çelik tel ile veya 25 mm.lik ağ ile de sarılabilir. Kök yüzeyi zaman içinde tel hattının pas tutmaması açısından çabuk kurulanmalıdır.

Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama

  • Sarma ve bağlama işlemi bittikten sonra kök yumağının gövdesine dokunulmamalı ve ağaç yana eğildikten sonra toprak altının çok temiz olmasına dikkat edilmelidir.
  • Kök yumağın alt kısmının etrafında eğer çelik kablo bulunuyorsa, büyük toprak köklerini serbest bırakmak için kesilir.

Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama

  • Ağaçların taşınması sırasında, çekici zincir veya kablolar, kök yumağına ve temel gövdeye bağlanmalıdır.
  • Büyük çaptaki taşımalar için ağaçların kök yumaklarına çelik halatlar bağlanabilir.
  • Ancak çelik halatlar kısa mesafeler söz konusuysa kullanılmamalıdır..

Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama

  • Kutulama sisteminde kök bölgesinin durumu ve gelişimi göz önünde bulundurularak, kare veya dikdörtgen şeklinde söküm çukurunun genişliği belirlenir.
  • Eğer çukur genişliği ve derinliği uygun olmazsa ağaç ölebilir. Toprak kazılıp, taşınacak kütle oluşturulur.

Kök yumakları yumakları, çuvallar çuvallar ve kutulama kutulama

  • Oluşturulan bu kütle ahşap materyalle çevrelenir, kutulama işlemi yapılır.
  • Aynı işlem ters tarafa da yapılarak vinç veya diğer teknik aletler kullanılmadan kaldırılabilir.
  • Ağaçlar yana eğildiğinde, köklere zarar vermeden, gerekli budama yapılır ve oluşturulan kütlenin alt aksamı da kaplanarak, kutulama işlemi gerçekleştirilmiş olur.

Dikimin Yapılacağı Yer

  • Plan üzerinde bunlar belirlenince, Peyzaj Mimarı’nın boşuna zaman kaybetme olasılığı ortadan kalkar.
  • Planda yapılan değişiklikler böylece daha net görülmüş olur.
  • Ağaçlar taşınmadan önce, dikim planı üzerinde, ağaçların alanda dikileceği yerlerinin belirlenmesi gerekir.
  • Ağaçlar geldikten sonra dallar birbirine değmeyecek şekilde yerleştirilmelidir.

Ağaç Çukuru Oluşturma

  • Transplantasyonda dikim çukuru boyutları, bitki kökünün büyüklüğüne bağlıdır.
  • Çukur en az son kökün genişliğinden 30 cm. daha geniş ve kökün dik pozisyonundan 15 cm. daha derin olmalıdır.
  • Çıplak köklü ağaç dikiminde kökün etrafından yaklaşık 30 cm. uzunluğunda bir çukur açılmalıdır.
  • Transplantasyonda dikim çukuru boyutları, bitki kökünün büyüklüğüne bağlıdır.

Ağaç Çukuru Oluşturma

  • Toprağın üst katmanı ağacın altında olmamalıdır. Köklerin dış çevresinden itibaren 15-20 cm. lik mesafeler köklerin beslenmesi, liflerin büyümesi için yeterlidir.
  • Dikim çukurunun kazılma işi bittikten sonra drenaj katmanları kontrol edilmelidir. Elverişli, uygun bir drenaj bulmak, peyzaj mimarının sorumluluğu altındadır.

Dikim

  • Eğer toprak sert dokulu ise, dikim çukuru derin ve geniş açılmalıdır.
  • Bir veya iki defa suyla doldurulup, suyun toprağı ıslatması beklenmelidir.
  • Dikimi yaptığımızda en önemli konu ise gövde tabanı ile zemin aynı seviyede olmalıdır..
  • Ağaç eğer daha derin dikilirse, büyüme engellenmiş olur ve gövde taban alanı çürür, mantarlar gelişir.
  • Tam tersine dikim daha yükseğe yapılırsa, ağaç rüzgardan zarar görebilir.
  • Kökler dikim esnasında ambalajdan arındırılır ve daha küçük hale getirilir.
  • Eğer ambalajlama yapılırken uçlar açık bırakılmışsa, ambalaj toprağı tutması için bırakılabilir, fakat aşırı derecede ambalaj bırakımından kaçınılmalıdır.

Söküm çukurunun dikimden sonra yeniden doldurulması

  • Bitki yerleştirildikten sonra çukur toprakla doldurulur.
  • Ağacın köklerinin tümünün toprakla kapatılmış olmasına dikkat edilmelidir.
  • Bu durumda hava alan yerleri geri doldurma yapmak ve toprakla örtmek gereklidir.

Kök yumağını desteklemek

  • Transplantasyonu yeni yapılmış ağaçların zarar görmelerini engellemek için önlemler alınmalıdır.
  • Bu durumdaki ağaçlar bir süre desteklenerek dış baskılara karşı korunmalıdır.Geniş ağaçlar kazıklara (hereklere) ihtiyaç duyarlar ya da rüzgar baskısından kök yumağını korumak için bağlanmalıdırlar.
  • Küçük ağaçlar da korunma için bazen kazıklara ihtiyaç duyabilirler.
  • Transplantasyon yeni yapılmış ağaçların zarar görmelerini engellemek için önlemler alınmalıdır.
  • Bu durumdaki ağaçlar bir süre desteklenerek dış baskılara karşı korunmalıdır.Geniş ağaçlar kazıklara (hereklere) ihtiyaç duyarlar ya da rüzgar baskısından kök yumağını korumak için bağlanmalıdırlar.
  • Küçük ağaçlar da korunma için bazen kazıklara ihtiyaç duyabilirler.

Budama

  • Transplantasyon sırasında kırılan dalları temizlemek ve transplantasyon sırasında su kaybını önlemek için budama yapılmalıdır.
  • Gereksiz dalların 1/3 – 1/4’ü budanmalı ve gelecek büyüme yönü kontrol edilmelidir.

Sulama ve Malçlama

  • Yeni transplante edilen bitkiler belirli aralıklarla sulanmalıdırlar. Böylece, yeni ortamda toprakla kökler arasmdaki ilişki geliştirilmiş ve toprağa gerekli nem kazandırılmış olunmaktadır.

Yaprağını Dökenler İçin Transplantasyon

  • Yaprakların renkleri değişmeye ve dökülmeye başlamadan ve toprak donmadan önce, erken kış veya ilkbaharda büyüme başlamadan önce yapılacak transplantasyon yaprağını döken ağaçlar için daha uygundur.

Yaprağını Dökmeyenler İçin Uygun Dikim Zamanı

  • İğne yapraklı ağaçlar genellikle erken sonbahar veya geç ilkbaharda dikilirler.
  • Geniş yapraklı herdem yeşillerin transplantasyon için uygun zaman ise genelde ilkbahar ve sonbahardır.

İLAÇLAMA İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER

Bahçemizde Bitki İlaçlamasını Nasıl Yapmalıyız? 

Bahçemizin ilaçlamasını yaparken su ve nem geçirmeyen kıyafetler giymemiz çok önemlidir. Mutlaka şapka, gözlük ve eldiven kullanmalıyız. Zirai ilaçların kutularına temas ettiğimizde bile zehrin vücudumuza geçebileceğini unutmamalıyız. İlaçlamanın yapılacağı zaman, mümkünse sabah ve akşam saatlerinde olmalıdır. Gündüz ve sıcak saatler, ilaçlama için uygun saatler değildir. Bu arada rüzgara da dikkat etmek zorundayız. İlaçlama yaparken karşıdan esen rüzgar, ilacı doğrudan bizim üzerimize getirecektir. Dolayısıyla rüzgarı arkamıza alarak ilaçlama yapmamız daha uygun olacaktır. Bu tarz zirai ilaçları aynı zamanda arılara, kuşlara ve balıklara da zararlıdır. Ayrıca evcil hayvanlar ile ağıl ve ahır hayvanlarında ise ölümcül etkisi vardır. İlgili ilacın panzehiri kutusunun üzerinde yazar. Herhangi bir zehirlenme ile karşı karşıya kalındığında ilacın kutusunu da doktora götürmemiz gerekir.

Yaptığımız zirai mücadelenin etkili olabilmesi için hangi hastalığa, hangi zararlıya, hangi büyüklükteki bahçeye, meyvelik, sebzelik yada buğday arpa gibi tahıl yada sanayi ürünleri gibi tarımsal ürünlerin durumuna ve konuma göre alet ve edevat seçmemiz gerekir. İlaçlama işlemini, sıvı ile karıştırılmış zirai mücadele ilaçlarının bitkilerin üzerine sıkılması sureti ile gerçekleştiriyoruz. İlacın, bitkinin tüm organlarına tamamen gelmesi önemlidir. Hangi yöntemi kullanırsak kullanalım unutulmaması gereken nokta bu ilaçların çok ağır zehirler olduğunu ve amatörler tarafından kullanılmasının çok da uygun olmadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir.

İlaçlamayı Ne zaman Yapmalıyız?

Zirai mücadele genellikle hastalık ve zararlıların faaliyetlerini göstermeye başladığı ilkbahar, yaz ve sonbahar ayları boyunca yapılır. İlaçlama, bitkinin türüne göre değişmekle beraber süreklilik arz eden bir mücadele türüdür. İlaçlamanın zamanlaması da çok önemlidir. Gün içerisinde öğlen saatlerinde ilaçlama yapılmamalıdır. Çok rüzgarlı havalarda ilaçlama yapılmamalıdır. Yağmur öncesi ve sonrasında ilaçlama yapılmamalıdır. Çünkü yağmur suları ile ilaç toprağa karışacaktır ve gereksiz yere toprağımızı da zehirleyecektir. Zirai mücadele ilaçları çok ağır kimyasal zehirler içerirler.Organik ilaçların çözebileceği yada kültürel önlemlerle halledebileceğimiz hiç birşey için bu ağır zehirleri kullanmamalıyız. Unutmayın ki bu zehirler bitkiler üzerinde kalmaktadır. Yemek olayı sayesinde de kendi vücudumuza geçmekte, başta kanser olmak üzere bir çok genetik hastalıklara maruz kalmamıza, ayrıca Dünyamızı, havamızı, suyumuzu, toprağımızı kısacası her şeyimizi kirlettiğini unutmamalıyız.

Bitki İlaçlarken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Zirai ilaçlar sistemik etkili ilaçlar olduğu için bunlara dokunulunması yada solunulması durumunda insanlara büyük zarar verebilir. Dolayısıyla bu ilaçlara temas ederken başta göz, ağız, burun ve el olmak üzere mutlaka koruyucu önlemler almak gerekmektedir. İlaçların vücudumuza temas etmemesi için eldiven, gözlük, şapka, maske hatta mümkünse koruyucu kıyafet giymeliyiz. İlacı hazırlarken ilacın deri ile teması engellemek için eldiven takmamız şarttır.
Eğer elle bir temas gerçekleşmişse, sabunlu su ile birçok kez ellerimizi yıkamalı, göze temas edilmişse de yoğun su ile temizlemeliyiz. İlacın solunum yollarına girmesi ve zehirlenme ile karşı karşıya kalması halinde, zehirlenmeye tabi olan kişi derhal açık havaya çıkarılmalı, mümkünse ılık tuzlu su içerilmek suretiyle kusturulmalı ve ilacın panzehiri kutusunda yazdığı için hızlıca ilacın kutusu ile birlikte hastaneye ulaştırılmalıdır. Zirai mücadele ilaçları tüm sıcak kanlı canlılar için öldürücü etkiye sahiptir.

Bitki İlaçlarken Hangi Malzemeler Kullanılır?

İlaçlama yaparken değişik malzemeler kullanılmaktadır. En çok ilaçlı sıvıyı püskürten pülverizatör ve bunların birkaç boy küçüğü olan atomizörler kullanılmaktadır. Bunlar el tipi olabileceği gibi bahçenin büyüklüğüne göre sırt yada motorlu tipleri de vardır. Sıvı ilaçlar, prospektüslerinde yazan oranlarda karıştırılmak suretiyle pülverizatör’ler sayesinde bitkilere püskürtülerek kullanılır. Toz ilaçları da yine toz ilaç atan özel malzemelerle atmak lazım. Zirai mücadelede kültürel önlemlerde kullanılan malzemelerde büyük önem arz etmektedir. En çok kullanılanlara örnek olarak budama makasları, havalandırma tırmıkları ve çimler için havalandırma delikleri açan malzemeleri söyleyebiliriz.

Bahçemdeki Bitkileri Nasıl İlaçlamalıyım?

Zirai mücadele de ilaçlama yaparken genel bir ilke vardır. “Kısmi ilaçlama olmaz”. Çünkü siz bitkinin belli bir bölgesini ilaçladığınızda o bölgede yer alan zararlılar hemen başka bir bitkiye geçiş yapacaklardır. Dolayısıyla kısmi ilaçlama hiçbir tesiri olmayan bir ilaçlamadır. Sonuç olarak ilaçlama yaparken tüm bahçemize ilaçlama yapmamız lazım. Tabi bu arada sizin tek başınıza ilaçlama yapmanız da yetmeyecektir. Komşunuzunda ilaçlama yapması lazım. Çünkü belli bir süreden sonra komşunuzdaki zararlılar sizin bahçenize gelecektir. Zirai mücadele topyekün yapılması gereken bir mücadeledir. Bölgesel ve bitkiye özel tesirli ilaçlama çok da tesirli olmayacaktır. Bahçemizde ilaçlama yaparken neye karşı ilaçlama yapacağımızı bilmemiz gerekiyor. Öncelikle teşhisi iyi belirlememiz lazım. Eğer bu zararlı böcek ise insektisit adı verdiğimiz genel böcek ilaçları kullanılır. Eğer bir hastalığa karşı mücadele ediyor isek o zamanda hastalığın ne olduğunu çok iyi analiz etmemiz, bilmemiz gerekmektedir. Burada yapılacak şey hastalıklı bitkinin dalından örnekler alarak, bulunduğumuz yerdeki Tarım İl Müdürlüklerine veya Zirai Mücadele Müdürlüklerine teşhis için götürmemiz lazım. Oradaki uzmanlar bitkinizin hastalığını teşhis edecek ve size doğru ilacı verecektir.

Evdeki Bitkilerimizi Nasıl İlaçlamalıyız?

Evdeki bitkilerimizi ilaçlamak için en önde gelen malzeme genelde hepimizin evinde bulunan “arap sabunudur”. Bir litre su bulunan şişenin içerisine bir yemek kaşığı arap sabunu katın ve çalkalayın. Etkili olması için birkaç damla sıvı yağ’da (zeytinyağı ya da ayçiçek yağı) ekleyebilirsiniz. Özellikle güllerin üzerinde olan yeşil bitler için çok tesirli bir ilaçtır. Böceklerin dokularının ph’ı asitiktir ve 5,5 değerindedir. Arap sabunu kireç baz niteliği taşır. Dolayısıyla kireç, asite kovucu etki yapar.

Diyelimki bu ilacımız yeteri kadar tesirli olmadı. O zaman ikinci tesirli kozumuza geçmeliyiz. “Acı biber”. Böcekler acıyı sevmezler. Yine bir litrelik şişenizin içerisine bir avuç kadar kırmızı acı biber koyun. Bir süre bekletttiğinizde biberin acısı suya geçicek ve artık böcekleri kaçırıcı bir ilaç haline gelecektir.

Bunlarda tesir etmediği ise son çare olarak nikotin suyunu ilaç olarak kullanabilirsiniz. Birkaç tane kırıp suyun içerisine atacağınız sigara, bir gün bekledikten sonra o suyu zehir haline getirecektir. Bu da böcekler için ölümcül ve kaçırıcı bir ilaç haline gelecektir.

HAZIR ÇİM SERME

Hazır çim serilirken aşağıdaki usullere uyulmalıdır. Hazır çim, alanın en geniş köşesinden başlanarak serilmelidir. Çim ruloları halı gibi düzgün ve boşluk olmayacak şekilde serilmeli, köşeler keskin bir bıçak yardımıyla düzeltilmelidir.

  • Çabuk çimlenir ve hızlı yapılanır. Alanı kısa sürede kaplar ve yabancı otların gelişmesini önler.
  • Çok koyu yeşil renkli, ince ve sık dokuludur.
  • Basılmaya ve yıpranmaya çok dayanıklıdır.
  • Agresif yapısı ve yıpranmaya dayanıklılığı sayesinde erken ve kolay hasat sağlar.
  • Hasar gören alanlardaki rizom yenilenmesi güçlüdür. Makine kullanımından meydana gelen yıpranmalara karşı dayanıklıdır.
  • Yavaş büyür. Az biçim ister.
  • Kısa biçime çok elverişlidir.
  • Hastalıklara karşı dayanıklılığı yüksektir.
  • Kalitesi ve dayanıklılığı yüksek, bakım maliyeti daha düşük yeşil alanlar oluşturur.
  • Ruloların uçları ve kenarları kaldırılıp sıkıştırıldıktan sonra yere basılmalıdır. Rulolar arasında boşluk almamalı ve döşenen rulolar üst üste gelmemelidir.

Rulo çimin bakımının nasıl olması gerektiğini kısaca anlatalım:

Çimi serdikten sonra iyice sıkıştırmış hatta tokmakla ya da silindirle iyice üzerinden geçmiştik. Çimi ilk serdiğinizde iyice sulamanızda çok büyük fayda vardır. Üzerinde gezilmeyecek kadar ıslatmanızı öneririz. Bu ilk serme işlemi sonrası toprağın oturmasını ve arada hava kalmamasına yardımcı olur. Çimin periyodik olarak sulanması, ıslatılması gerekmektedir. Aynı şekilde gübreleme ve biçilme işlemi de periyodik bir şekilde yapılmalıdır. Bu işlemleri periyodik ve doğru yapmanız halinde çimleriniz sağlıklı ve uzun ömürlü olacaktır.

ÇİM SAHALARDA AY AY BAKIM TAKVİMİ

Ocak: Bu ay içerisinde çim alan bakımı için yapılacak pek bir işlem yoktur. Yalnızca çim üzerine dökülen kurumuş yapraklar temizlenmelidir. Ancak donmuş çimlerin ve alanda oluşan göllenmelerin üzerinde yürünmemesi, dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır.

Şubat: Çim bakım işlemlerinin yavaş yavaş başladığı bir zaman dilimidir. Bu ay içerisinde çim alan üzerinde ilaçlama yapılabilir. Ekim yapılacak alanlarda zemin hazırlığına başlanabilir.Şubat ayı sonunda ekim yapmaya başlanabilir.

Mart: Çim alan çalışmalarının başladığı aydır. Çimlerin gelişmeleri hızlanır ve büyümeye başlar. Çimin gelişmesini engellememek nedeniyle çimin üzeri tırmıklanarak kurumuş yapraklar ve yabancı maddeler uzaklaştırılmalıdır. Çim alanda yabancı otlarla mücadele çalışmaları bu ay içerisinde yapılabilir. Ancak biçim sırasında çimin zarar görmemesi için zeminin kuru olmasına özen gösterilmelidir.

Nisan: Bu ay içerisinde aktif çim alan bakım işlemleri hız kazanır. Çimde su ihtiyacı belirir ve çim alanların 2-3 günde bir sulanması gerekir. Yaz gübrelemesi için en uygun dönemdir. Azot esaslı Amonyum Nitrat içerikli gübreler önerilmektedir. Ancak yaz gübrelemesinde göz önünde bulundurulacak en önemli husus; çimin altı aylık bir aktif yaşamsal döneme girecek olmasıdır. Bu nedenle çimin bu dönemde besin ihtiyacına cevap verecek kontrollü salgılama yapabilen Ümik asit katkılı gübreler önerilmektedir. Bu ay içerisinde çim biçimine belirli aralıklarla (on-on beş günde bir) devam edilmelidir. Ayrıca bu ayın ortalarından sonraki dönem çim ekim işleri için en uygun dönemdir.

Mayıs: Yabancı ot mücadelesi bu ay içinde de yapılabilir. Ayrıca Mayıs ortalarına kadar ekim işlemlerine devam edilebilir. Çim biçme aralığı daha kısaltılmalı ( yedi-on günde bir ) ve çim kesim boyu daha da artırılmalıdır.

Haziran: Hava sıcaklığının iyice artması dolayısıyla bu ay içerisinde sulama günlük olarak yapılmalıdır.Ancak sulama işinde en önemli husus; gün içerisinde güneş ışığının etkisinin az olduğu saatlerde yani sabah 05:00 – 08:00 arası veya akşam üzeri 18:00 – 21:00 saatleri arasında yapılmasına dikkat edilmelidir.

Temmuz: Bu ay içerisinde biçim ve sulamaya devam edilmelidir. Ayrıca daha önce gübreleme yapılamamışsa ve alanda yeteri kadar su varsa bu ay içerisinde de gübreleme yapılabilir.

Ağustos: Temmuz ayında yapılan çalışmaların aynısı yine bu ayda da yapılmaktadır. Eğer tatil vs. nedenler dolayısıyla çim alan ihmal edilmiş ve çim de sararmalar oluşmuşsa çim kısa olarak biçilmeli ve sulamaya devam edilmelidir.

Eylül: Bu ay esas çim ekimi için en uygun aydır. Ayrıca kış gübrelemesine bu ayda başlanabilir.Çim örtüsünün olduğu yerlerde solucanlar; toprakta belirmeye başlar. Bu nedenle uygun nitelikteki ilaçların toprağa uygulanması gerekmektedir.

Ekim: Bu ay içerisinde yapraklarda kuruma ve dökülme görülür. Bu yapraklar çimin üzerinden temizlenmediği takdirde mantarlaşma oluşumu görülür. Ayrıca çimin dip kısmında toprak yüzeyinde keçeleşmeler görülür ve sonuç olarak çim alanda onarımı imkansız kelleşmeler meydana gelir.

Kasım: Çim alan bakım işlemleri duraksama dönemine girer. Ayrıca çimin üzerine; alanda oluşabilecek donlardan ve soğuklardan korumak ve bitkinin besin ihtiyacını düzenlemek amacıyla sterilize edilmiş yanmış elenmiş ahır gübresi serilmelidir.

Aralık: Bu ay içerisinde yapılacak pek bir iş yoktur. Bu ayda alet ve ekipmanlar bakıma alınmalıdır.Ayrıca donmuş veya ıslak çim üzerinde gezilmemesine özen gösterilmelidir.

KAYNAKÇA » GÜRSAN K.,Çim Alanlarının Peyzaj Mimarlığı

YABANCI OT MÜCADELESİ

Yabancı otlar çimlerin gelişmesi için gerekli besin maddelerini, nemi ve ışığı kullanarak çimlerin yaşamalarını engellemektedir. Çim alan tesis olduktan sonra çıkan geniş yapraklı otları yok etmek için  D.Amin içerikli yabancı ot ilaçları kullanılmalıdır. Uygulama rüzgarsız havalarda yapılmalı ve alan en az bir gün sulanmamalıdır.

  • Koruma önlemleri ile mücadele: Bu yöntemde ekimden önce toprak iyi bir şekilde hazırlanmalıdır. Toprak fumigasyonu, çok yıllık yabancı ot türlerinin artıklarının temizlenmesi, sertifikalı tohumların kullanılması ve çim ekimi yapılmayacak alanlarda toprak işlemenin yapılması yabancı ot sorununu büyük ölçüde azaltır.
  • Fiziki mücadele yöntemi: Çim alanlarında bulunan yabancı otların el veya değişik aletler ile sökülmesi esasına dayanan bir mücadele yöntemidir.
  • Biçme yöntemi ile mücadele: Bu mücadele yönteminde özellikle uzun boylu, çok yıllık yabancı ot türleri çiçek döneminde biçilerek çim alanlarındaki yoğunlukları azaltılmaya veya yok edilmeye çalışılır.
  • Kimyasal ilaçlar kullanılarak mücadele yöntemi: Çim alanlarında görülen yabancı otlarla mücadelede son yıllarda yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu mücadele yönteminde kullanılan kimyasal ilaçlar yabancı otlara etki şekillerine göre kontak ve sistemik etkili olmak üzere iki gruba ayrılır. Kontak etkili ilaçlar uygulandıkları bitki organlarını öldürür. Bu ilaçlar sadece tek yıllık, geniş yapraklı yabancı otlara karşı etkilidir. Sistemik etkili ilaçlar ise bitki dokularına girerek yayılır ve bitki metabolizmasını bozar. Yabancı otların fotosentez, nükleit asit veya protein sentezini engelleyerek ölmelerine neden olurlar. İlaçlama yapıldıktan yaklaşık 1-4 gün sonra yabancı otlarda ölüm başlar.

YEŞİL ÇATI SİSTEMLERİ

Yeşil çatı, bitkilendirilmiş çatı olarak tanımlanır. Genel olarak seyrek ve yoğun olmak üzere 2 şekilde uygulanmaktadır. Seyrek yeşil çatılar için 5-15 cm gibi bir toprak tabaka gerekirken, yoğun yeşil çatılar için 20-60 cm’lik bir büyüme ortamı gerekmektedir.

Avantajları;

  • Yağmur suyunu tutarak tahliye yükünü ve ani su taşkınları riskini azaltır.
  • Yapının sıcaklık değişimlerinin etkisini azaltmaya yardımcı olur, böylece termal gerilimi azaltır. Çatıyı ultraviyole ışınlardan ve mekanik hasarlardan koruyarak kullanım ömrünü uzatır.
  • Atıl durumdaki çatıların aktif olarak kullanılabilmesini sağlar ve yapıya estetik bir değer katar.
  • Isı ve nem dengesini ayarlar, tozu ve havadaki ve sudaki kirliliği filtreler.
  • Bitki ve küçük canlılar için bir yaşam alanı oluşturur.
  • Kış aylarında izolasyon sağlar ve yaz aylarında serinlik vererek ısı yalıtımına katkı sağlar.
  • Gürültüyü emerek ses izolasyonu sağlar.
  • Şehirlerin ısı adası etkisini azaltır.
  • Ortalama bir yeşil çatının kendini geri ödeme süresi 8-10 yıldır.
  • Kullanılan malzemeler az atık oluşturan ve geri dönüşümlü malzemelerdir.
  • Atmosferdeki karbondioksiti kullanıp, oksijen vererek şehirlerin hava kalitesine katkıda bulunurlar.
  • Yeşil çatılar ile özel dinlenme mekanları yaratılarak verimliliğin arttırıldığı ve buna bağlı olarak yapıların ekonomik değerinin ve tercih edilirliğinin yükseldiği gözlenmiştir.

Dezavantajları;

  • Uygulama ve uygulama sonrası bakım maliyetleri iyi planlanmazsa dezavantaj olabilmektedir. O nedenle fazla sulama ve bakım gerektirmeyen türlerin seçilmesine dikkat edilmesi gerekmektedir.
  • Yoğun çatı uygulamalarında toprak derinliği 20-60 cm arasında değişmektedir. Kuruyken çatıya binen yükü bir de yağmursuyu yediğinde düşünürsek bu bir dezavantajdır ve mevcut binalar için önerilmemektedir.
  • Tölerans hesabı iyi yapılmadığı zaman kışın yağmurun yağıp da büyüme ortamı içerisine hapsolması ve gece don olayının olması sıkıntı yaratabilmektedir. Yük hesaplarının sadece kuru düzeneğe göre değil suya doymuş sistemin ağırlığı da göz önüne alınarak yapılmalıdır.
  • Bitki kökleri çok ince gibi görünse de zamanla çok büyük yapılara bile ciddi zararlar verebilmektedir. Bu nedenle de alt kısma yerleşecek tabakanın kökler yayıldığında zarar vermeyecek kadar sağlam olması gerekmektedir.
  • Yeşillenmenin yoğun olduğu kısımlarda yüksek rüzgar hızlarında  hiç bir sıkıntı olmazken, seyreldiği kısımlarda toprak ya da taş düşük rüzgar hızlarında dahi uçup gidebilmektedir.

Özetle; yeşil çatılar doğru projelendirilip, doğru uygulandıklarında ekonomik ve ekolojik bir çok faydası vardır. Ama unutmamak gerekir ki, hiç bir zaman yeşil çatılar parkların, ormanların yerlerini tutamazlar. Ekolojik değeri yüksek araziler üzerine binalar yapıp sonra da çatısını yeşil çatı olarak tasarlamak, bir övünç kaynağı olmamalıdır. Genel manada da ekolojik bir üretimde bütünsel yaklaşım her zaman ön planda tutulmalıdır.

GÜBRE VE GÜBRELEME

Tarımsal üretimde temel hedef, mümkün olan en yüksek verim ve kaliteyi sağlamaktır. Bu nedenle, tarımsal girdilerin seçimine ve kullanımına özen göstermek gerekir. Tarımsal üretimi artırmak için alınması gerekli olan tedbirler, sırası ile;

  • Gübre seçimi & gübreleme
  • Sulama
  • Tohum seçimi
  • Toprak işleme
  • Tarımsal mücadele

Gübre, tarımsal üretim için gerekli temel besin maddelerinin kimyasal veya fiziksel ortamlarda, toprağın veya bitkinin kullanımına hazır hale getirilmesidir. Bu yönüyle gübre, tarımda temel girdilerden biridir. Birim alandan daha çok ürün alınmasında etkili olan bu önlemler içerisinde gübrelemenin rolü başta gelmektedir. Bu nedenle gübrelemede önemli nokta, toprakta eksik olan bitki besin maddesinin cinsi ve miktarını tespit ederek, gübrelemenin zamanında ve usulüne uygun olarak yapılmasını sağlamaktır.

Bitkiler toprağa bağlı canlılardır. Hayatlarını sürdürebilmeleri, bulundukları toprakta yeteri kadar besini temin etmelerine bağlıdır. Bitkiler gelişmeleri için ihtiyaç duydukları bitki besin maddelerini topraktan kökleri aracılığıyla alırlar. Bu besin maddeleri çoğunlukla tarım topraklarında az veya çok bulunmaktadır. Fakat bu maddelerin miktarları her zaman bitkinin ihtiyaç duyduğu seviyede bulunamayabilmektedir. Üzerinde bitki yetiştirilen topraklar zamanla ihtiyaç duyulan besin maddeleri yönünden fakirleşir. Eğer toprakta bitkinin gelişmesine ve verimine yetecek miktarda bitki besin maddesi yoksa, bu maddeler bitkiye harici olarak verilerek eksiklik giderilir.

Bitki besin maddelerinden üç tanesi en çok kullanılanı ve en önemlileridir : Azot (N), Fosfor (P) ve Potasyum (K)’dur. Bu maddelerin noksanlığı gelişmeyi durduracağı gibi, toprakta fazla miktarda bulunması da zehir (toksit) etkisi yaparak verimi düşürecektir. Bir diğer önemli husus da, bu maddelerin birisinin diğerinin üzerine etki yaparak, bitkilerce faydalanmasını kolaylaştırmasıdır. O halde bu maddelerin toprakta bulunmaları yetmeyecek, aynı zamanda belli oranlarda ve hepsinin yeteri ölçüde yan yana, bir arada bulunmaları zorunlu olacaktır.

Gübrelerin toprağa verilme zamanları, toprağa, iklime ve yetiştirilen bitkiye bağlı olarak değişir. Toprak, sahip olduğu fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri ile gübrenin uygulama zamanını önemli ölçüde etkiler. Esas olan, tohumun çimlenmesi esnasında köklerin hemen yanı başında, yeterli miktarda bitki besin maddesinin bulunmasıdır. Gübrenin bitkiye veya toprağa ne kadar ve ne zaman verileceğinin bilinmesinin yanında, hangi yöntemle verileceğinin de belirlenmesi gerekir.

Gübrenin toprağa veriliş yönteminin seçiminde;

  • Bitkinin veya toprağın özellikleri,
  • İklim özellikleri,
  • Çiftçinin iş gücü,
  • Alet ve ekipman durumu gibi ekonomik faktörler etkili olur.

Ayrıca gübrelemede, gübrenin uygulama yöntemini belirlerken gösterilecek dikkat, fazla veya az gübre kullanımının neden olacağı ekonomik kayıpları, bitki gelişiminde istenen başarıyı sağlamamayı ve toprağın kirlenmesini engelleyecektir.

Toprağa verilecek gübre miktarını belirlemek için; ekimden 1,5 – 2 ay kadar önce toprak analizi yaptırmak gerekir. Toprak analizi İl & İlçe Tarım Müdürlükleri’nde ücretsiz olarak yapılmaktadır.

Gübrelemede dikkat edilmesi gereken bazı hususlar

  • Türkiye topraklarının yaklaşık
    %93 ü azot(N) bakımından,
    %85 i fosfor (P) açısından
    %1.3 ü de potasyumca(K) yeterli düzeyde değildir.
  • Toprağa atılacak gübre miktarını belirlemede en fazla yardımcı olacak husus, “Toprak Tahlil Sonuçları” olacaktır. Topraklar mutlaka tahlil ettirilmeli ve gübreleme bu sonuçlara göre yapılmalıdır. Böyle bir uygulama yapılırsa hem topraklar uygun miktarda gübrelenmiş olacak, hem de fazla gübre tüketilmesinden dolayı yüksek olan üretim girdileri düşüş gösterecektir. Toprağa fazla gübre vermek, kaliteli ürün elde edileceği anlamına gelmez.
  • Gübreleme yaparken o yılın iklim koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Bitki kışa ne kadar güçlü girerse, soğuktan kaynaklanacak zarar o kadar az olur. Bitkinin soğuklardan zarar görmesini önlemek için, mevsime göre atılacak fosforlu gübre miktarının arttırılması ya da azaltılması gerekebilecektir.
  • Toprak analizi sonucunda toprağa fosforlu gübre vermek gerekiyorsa, ekimden önce atılmalı ve toprağa karışması sağlanmalıdır. Fosforlu gübrelerin topraktan yıkanarak gitmesi çok zordur. Bu nedenle fosforlu gübre kullanılmadan önce toprak mutlaka tahlil ettirilmelidir. Fosforlu ve Potasyumlu gübreler ekimden hemen önce veya ekim sırasında verilmeli ve toprak derinliğine gömülmelidir.
  • Fosforlu gübreler, bitki büyüdükten sonra verilmemelidir.
  • (Alkali / bazik) Topraktaki kireç oranını düşürmek için kükürt kullanılmalıdır.
  • Toprak asitliğini gidermek için kireç kullanılmalıdır.
  • Bitki büyümeye başladıktan sonra azotlu ve nitratlı gübreler kullanılmalıdır. Azotlu gübreler çok hareketli gübreler olduğundan fazla yağış veya sulama suyu ile yıkanarak ya da gaz halinde uçarak kayıplara uğrayabilir. Bundan dolayı azotlu gübrelerin her yıl düzenli olarak verilmesi gerekmektedir.
  • Azotlu gübreleri bir defada değil, bitkinin çeşitli büyüme dönemleri gözönünde bulundurularak, birkaç defada verilmesi gereklidir. Bitkinin ekim zamanında ise tespit edilen azot miktarının yarısının mutlaka verilmesi gerekir.
  • Toprak asitliğini gidermek için tuzlu veya alkali topraklarda Amonyum Sülfat, ekimde veya ekim öncesinde tercih edilmelidir. Nötr (pH değeri 6.5-7.5 olanlar) veya asit (pH değeri 6.5 ‘dan düşük olanlar) topraklarda Üre %46 kullanılabilir.
  • Üre ve Amonyum sülfat gübrelerinin topakta pH artışına neden olması, Amonyum nitrata göre daha fazladır.
  • Üstten veya yandan yapılan gübrelemede, bitki çimlendikten sonra bütün sahaya veya sıraların yanlarına verilir.
  • Sonbahar ekimleri için yapılacak azotlu gübrelemede, amonyum nitrat veya üre formundaki gübreler kullanılmalıdır.
  • ilkbahar veya yaz gübrelemesinde ise nitratlı gübreler tercih edilmelidir. Azotlu gübre çeşitleri arasında verimliliği arttırma yönünden fark olmaması nedeniyle, herhangi bir azotlu gübre yerine diğer azotlu gübrenin kullanılması mümkündür.
  • Gübrelemede en uygun yöntem, bitkinin ihtiyacı olan gübreleri 3 defada toprağa vermektir.
    Ekimle birlikte : Amonyum Sülfat, 20-20-0 veya 18-46-0 Kompoze gübrelerinden biri,
    Mart ayı başında : Üre ,
    Son olarak Nisan ayı başında : Amonyum Nitrat kullanılarak gübreleme yapılması uygundur.

Türkiye Topraklarının Kireç Durumu

Toprağın bileşiminde bulunan Ca(kalsiyum) ve Mg (magnezyum) elementleri yağışların veya sulu tarım yapılan arazilerde sulama suyunun etkisi ile yıkanarak alt katmanlara taşınmakta ve yerlerini Hidrojen iyonları almaktadır. Bu durum toprak reaksiyonunun asit karakter kazanmasına neden olmaktadır. Bitki beslenmesi için en uygun pH aralığı 6.5 – 7.5’dur. Bu sınırın aşağısında topraklar asit karakter; yukarısında ise alkali (bazik) karakter kazanmaktadır. Her iki halde de bitki beslenmesi güçleşir, kalite ve verim düşer. Toprak asitliğini gidermek için toprağa kireç, alkaliliği gidermek için ise kükürt ilave etmek gerekir.

Genel anlamda kireçleme, toprağın fiziksel özelliklerini geliştirmek, mikroorganizmaların yaşam koşullarını iyileştirmek ve toprak reaksiyonunu nötr duruma getirerek bitki besin elementlerinin bitkiye yararlı hale gelmesini sağlamak amacıyla toprağa Ca ve Mg içeren bileşiklerin verilmesi işlemidir.
Asit reaksiyonlu topraklarda kil minerallerinin parçalanması sonucunda serbest hale geçen Al ve Mn iyonları bitkiye oksit etki yaptıkları gibi, bitki besin elementlerinin bitki tarafından alınmasını engeller. Kireçleme ile toprak kolloidlerine(yüzey, parçacık) bağlı Al(aluminyum), Mn(manganez) ve H(hidrojen) iyonları, Ca ve Mg ile yer değiştirirler. Böylece toprak reaksiyonu yükselir ve Al ile Mn iyonları hidroksit bileşikleri halinde çökerek bitkiye zararsız hale geçerler .

Türkiye topraklarının %72 ‘si kireç bakımından zengindir. Karadeniz ve Marmara bölgeleri dışında yeterli ve hatta yüksek miktarda kireç bulunmaktadır. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde ise fazla yağış yüzünden Ca ve Mg yıkanmakta ve topraklar gün geçtikçe asit karakter kazanmaktadır. Bu yüzden bu tip topraklarda dolgu maddesi olarak Kalsiyum kullanılan %26 gübresinin kullanımı uygundur. Ayrıca %26 gübresi sert olması nedeniyle ancak sürekli yağış olan bölgelerde eriyebilmektedir.
Diğer bölgelerde ise azotlu gübre olarak, %26 yerine%33 gübresinin kullanımı daha uygundur. Zira topraktaki rutubet %33 gübresini eritmeye yeterli olmaktadır.
Ancak diğer bölgelerimizde yer yer asit reaksiyonlu topraklara rastlanmaktadır.

Toprakta Asit Durumu

Bitkilerin besin maddelerini alabilmeleri toprağın reaksiyonuna ( asitlik veya alkalilik değerlerine) bağlıdır. Her element her pH derecesinde alınamaz. Dolayısıyla toprağın reaksiyonu bilinmiyorsa, verilen gübre belki de bitkinin hiç ihtiyaç duymadığı bir gübredir. Mesela, demir alımı, asit değerinin yüksek olduğunu; alkali değerin (pH değerinin 7.5’den fazla olması)yüksek olması demirin alınamadığını gösterir. Gerçekten de toprakta fazla kireç olunca bitkide demir eksikliği o derece açıktır ki, alışkın bir göz pH metre kullanmadan hemen bunu algılayabilir. Genel olarak bitkiler 6.5-7.5 pH sınırlarında en fazla besin alımını gerçekleştirir. Bu arada sulama suyunun pH sının da toprak pH sını etkilediğini unutmamak gerekmektedir. Yurdumuz topraklarında kalsiyum yeteri kadar vardır. Çünkü topraklarımızın çoğu kireçli topraklardır. Yağışların fazla olduğu yerlerdeki kireçsiz ana kısımdan oluşan topraklardaki kalsiyum ve magnezyum yağışlarla yıkanarak kaybolunca toprak asit karakter alır. Örneğin Türkiye’nin Doğu Karadeniz bölgesinde böyle asit karakterde topraklar vardır. Asitli topraklara kireç ilave edilerek asitlilik giderilir. Asitli toprakları kireçlemek; onlara yalnız bitki besin maddesi olarak kalsiyum ve magnezyum vermek değildir. Aynı zamanda, zararlı etkilerini azaltmaya, toprağın fiziksel özelliğini düzeltmeye ve mikrobiyolojik faaliyetin artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle asit reaksiyonlu topraklara gübrelemeden önce kireç verilerek reaksiyonları düzeltilmeli ve ondan sonra gübreleme yapılmalıdır. Kireçleme yalnız asit reaksiyonlu topraklarda ve bitkinin isteğine uygun olarak yapılmalıdır, alkali reaksiyonlu topraklarda kesinlikle kireç kullanılmamalıdır; bu tip topraklarda kükürt kullanılmalıdır.

pH değerinin düşmesi ve toprağın asitleşmesi sonucu,

  • Bazı kültür bitkilerinin gelişimi engellenir,
  • Su geçirgenliği bozulur,
  • Nitrifikasyon (amonyum azotunun Nitrit azotuna dönüşmesi) yavaşlar,
  • Toprakta bulunan serbest Fe(demir), Al (alüminyum) ve Mn(mangan) çözünürlüğü artarak bitkilere toksik (zehirlenme) etkisi oluşur.

Azot Kaybı / Amonyak Uçması

Amonyak Uçması, Üre gübresinin Amonyak gazına dönüştüğü ve Amonyak gazının da atmosfere karıştığı bir kimyasal süreçtir. Üre gübresi toprak sathına atıldığında ortamdaki su ile tepkimeye girerek (hidroliz reaksiyonu) Amonyak ve Karbon dioksit’e dönüşür. AZOT gübrelemesinde özellikle Nitrat Azot’unun hafif topraklarda yıkanmayla bitki kök bölgelerinden daha aşağılara giderek kaybolması ve dolayısıyla bitkiler tarafından alınamaması tarımla uğraşan birçok kişinin bildiği bir gerçektir.
Üre dışındaki diğer Azot’lu gübrelerin kullanımında da Amonyak Uçması ile Azot kaybı söz konusudur. Ancak bu durum diğer Azot’lu gübreler alkali(pH değeri 7.5’den yüksek olan) toprak yüzeylerine uygulandıklarında ortaya çıkar. Çünkü Azot’lu gübreler toprağa uygulandıktan kısa bir süre sonra Amonyum Azot’una dönüşürler. Ancak toprak yüzeyinde pH 7.5 değerlerinin üstünde olduğu zaman (alkali topraklar), yüzeyde oluşan Amonyum iyonları (NH4+) Amonyak gazına (NH3) dönüşmeye başlar. Amonyak gazının bir kısmı difüzyonla toprağa geçer ve topraktaki Hidrojen iyonları (H+) ile tepkimeye girerek tekrar Amonyum’a geri dönüşürler. Diğer bir kısım Amonyak gazı da atmosfere kaçar ve Amonyak Uçması ile kaybolmuş olur.

Genel olarak Üre’nin Amonyum’a dönüşüm hızını arttıran faktörler ise aşağıdaki başlıklarla özetlenebilir.

  • Ilık toprak sıcaklığı,
  • Yüksek toprak rutubeti
  • Yüksek toprak pH’sı (asitlik)
  • Gübre uygulamasının akabinde sulama yapılamaması
  • Amonyak uçması ile Azot kayıplarını asgariye indirmek için iki yöntem vardır.
  • Azot’lu gübre uygulamasının hemen akabinde sulama yapmaktır. Böylece Azot’lu gübre, uygulamayı takiben toprak içine geçtiği için toprağın gübreden açığa çıkan Amonyum’un daha fazlasını tutma kapasitesi artar ve dolayısıyla havaya Azot kaybı azalır.
  • Eğer sulama mümkün değilse kontrollü çözünen, yavaş yarayışlı Azot’lu gübreler Amonyak Uçmasını çok önemli düzeylerde düşürür. Özellikle toprak ısısının yükseldiği, çiğ ve rutubetin arttığı ortamlarda ve alkali topraklarda kontrollü çözünen, yavaş yarayışlı Azot’lu gübrelerin önemi daha da artar.

TOHUM ÇİMLENDİRİLMESİ

1-KAP SEÇİMİ:

Tohum çimlendirme viyolleri, tohum çimlendirme poşetleri, plastik bardaklar,tohum miktarına göre 20X60 Balkon saksısı veya meyve sandığı kullanabilirsiniz.

2-ÇİMLENDİRME TOPRAĞI NASIL HAZIRLANIR ?

2 kısım yanmış elenmiş çiftlik gübresi + 1 kısım ince elenmiş dere kumu +1 kısım elenmiş bahçe toprağı homojen olarak karıştırılır. Bunlar bulunamıyorsa Zirai tohum,ilaç satıcılarından veya marketten torf toprağı alınır.Hazır torflarda yeteri kadar bitkiye faydalı vitamin ve mineral olmadığından elenmiş çiftlik gübresi katılması iyi olur.

Hazırladığınız topraktan ektiğiniz tohumların üzerini örtmek için bir miktar ayırınız. Bu ayırdığınız toprağa kapak toprağı denir.

3-EKİM :

ÖNCE FİDE YAPILACAK SEBZELER

Domates,Biber, patlıcan , marul, Reyhan gibi küçük tohumlar: Viyollere veya uzun saksılara, sandıklara  15 Cm kalınlığında toprak doldurulur. seyrek serpme şeklinde veya 5 x 5 x 5 aralıkla tohumlar dizilir üzeri  aynı toprakla 2-3 mm kapatılıp hafif bastırılarak havası alınır ve fıs fısla veya yağmurlama şeklinde hafif sulanır. Fazla sulanırsa tohumlar yüzeye çıkar ve toprağa tutunamayıp ölürler. Üzerleri naylonla kapatılarak sera etkisi yaratılır ve çabuk ısınıp çıkmaları sağlanır. Bu arada sık sık toprak nemin kontrol edilmesi gerekmektedir.

Not. Bu arada tohumların isimleri yazılarak karışmaması için işaret konmalıdır.

Tohumlar filizlenip 1-2 Cm olunca üzerindeki naylon alınır ve hava almaları sağlanır.

Bu dönemden sonra sabah bir saat, öğleden sonra bir saat direkt güneş olmamak üzere güneşlenmeleri sağlanır. Bu arada hafif rüzgar olursa iyidir, fidelerin gövdelerinin sağlamlaşması sağlanır. Bu işleme pişkin fide yapma denir.

Fideler ele alınacak  kıvama gelince  toprağı ile birlikte alınarak esas yerlerine dikilir, bu işleme şaşırtma denir.

KARPUZ-KAVUN-SALATALIK- KABAK,LAHANA, KARNABAHAR,BROKOLİ,BÜRÜKSEL LAHANASI,KARA LAHANA,KEREVİZ,KIRMIZI PANCAR,PAZI  GİBİ İRİ TOHUMLAR:

Ekmeden önce bir gece hafif ılık suda bekletilirse daha erken çimlenmeleri sağlanır.

İri gözlü viyollere, Plastik bardaklara, veya çimlendirme poşetlerine  yukarıda belirtilen toprak  doldurularak tohumlar  bir Cm. derine  bir birinden ayrı iki tohum ekilerek yedeklenir  ve sulanır. Üzerleri  şeffaf naylonla kapatılarak sera ortamı yaratılır. Fide boyları 2-3 Cm olunca naylon açılarak hava almaları sağlanır.

Ektiğiniz iki tohumunda çıkması halinde fideler büyüdükten sonra toprak ortadan bıçakla kesilerek fideler birbirinden ayrılır, böylece iki fideniz olmuş olur.

Fide boyları 10-15 Cm olunca  dış ortama esas yerlerine dikilir.

Not. Fideleme işlemini kapalı balkon gibi bir yerde yapıyorsanız ışık kaynağına yakın yerde yapmalısınız, aksi halde fideleriniz devamlı ışığa doğru büyür ve cansızlaşıp devrilebilirler.

DIŞ ORTAMA  DİREKT YERLERİNE EKİLECEK TOHUMLAR:

Mısır, fasulye, bakla, bezelye, bamya, börülce,  Ayçiçeği,Soğan, sarımsak. Patates, yer elması yumrusu,  Bu sebzeler tek tek yerlerine ekilir.

Bu bitkilerin dış ortama ekilebilmeleri için toprak ısısının en az 15-18 dış ortam ısısının 20 derecelere oturması lazımdır. Marmara bölgesi için Mayıs ayı başları gibi…

SERPME OLARAK DİREKT YERLERİNE EKİLECEK TOHUMLAR:

Havuç, Ispanak, Turp (Ekilecek tohum az ise tek tek sıravarİ ekilmelidir).Roka,  Semizotu,maydanoz, dereotu, tere serpme olarak ekilir, tırmıkla toprak karıştırılır ve tohumların üzeri bastırılarak yağmurlama şeklinde sulanır.

4-TOHUM NE KADAR DERİNE EKİLMELİDİR ?

Genel kaide: Tohum eni ne kadar ise üç misli derine  ekilmelidir.

Çok derine ekilen tohumlar, çimlenmeleri için gerekli ısı ile havayı bulamayacakları için, üstlerindeki kalın toprak tabakasını delip yüze çıkamazlar. Yeteri kadar derine ekilmeyen tohumlar ise, yetişmeleri için gerekli nemden yoksun kalacaklarından çimlenip gelişemezler.

Tohumun atılacağı derinliği hesaplarken, şunlara dikkat etmeliyiz:

  • Tohum taneleri ne kadar küçükse, toprakta o kadar azderine gömülmeli.
  • Yağışı az olan yerlerde, toprağın üst tabakaları daha kuru olacağı için, tohumu derince ekmeli. Buna karşılık, yağışı bol bölgelerde, tohum yüze daha yakın ekilebilir.
  • Kumlu topraklarda tohumu daha derine, killi topraklarda ise daha yüze yakın ekmelidir.

5-İLK TOHUM EKİMİNDE SULAMA NASIL OLMALIDIR ?

Tohumları ekmeden önce tohum ekeceğiniz yeri (tohum yatağı) bolca sulayınız ve toprağın suyu çekmesini bekleyiniz. Sonra tohumları ekip hafif bastırdıktan sonra tekrar  yağmurlama şeklinde veya  fıs fısla sulayınız.

Tohum çimlendirme aşamasında sulama suyuna %06 (Bir litreye 6 Gr.) Humas (organiktir) koymak çimlenme oranını, süresini ve kalitesini arttırmaktadır.

6-EVDE YETİŞTİRDİĞİM  FİDELERİ BAŞKA YERLERE NAKLETMEDEN ÖNCE NE YAPABİLİRİM ?

Fidanlar dışarı çıkarılmadan önce sertleştirilmeli ve nakledilme şoku yaşamamaları için iklime alıştırılmaları gerekir.(Pişkin fide yapma işlemi).Fidanları dışarı ekmeden 1 veya 2 hafta önce gündüz vakti, yağmur ve fazla rüzgar gelmeyecek bir yer bulun ve fidanınızı dışarı çıkartın, akşama doğru, havalar soğumadan önce de fidanlarınızı eve geri alın. Mümkünse fidanlarınızı sertleştirme ve dışarıya alıştırma işlemini don mevsimi geçtikten sonra, hava sıcaklıkları 15 derecenin üzerine çıkınca uygulamaya başlayın. Çok fazla sıcak günlerde 1-2 saat güneşlendirmek yeterlidir.

7- FİDE YAPMAYA NE ZAMAN BAŞLAMALIYIM ?

Genel kaide olarak Fidelerin dış ortama alınacağı yani şaşırtma yapılacağı tarihten altı hafta geriye gidilerek tohum ekimi yapılır.

Bu işlem bölgelerin özelliklerine göre değişebilir. Örn. Akdeniz ve Ege bölgesi hava sıcaklıkları daha yüksek olduğu için bitki daha hızlı geliştiğinden süre kısa tutulabilir.

Bulunduğunuz bölge ve rakıma göre  ekim tarihini kendiniz belirleyebilirsiniz.

Sağlık Hizmeti
İSG
Eğitim, Danışmanlık ve Denetim
Ana sayfa